Gdo'lu Ürünler Doğal Çeşitliliği Yok Ediyor

GDO'LU ÜRÜNLER DOĞAL ÇEŞİTLİLİĞİ YOK EDİYOR
Modern tarım yöntemlerinin açtığı etkileri yüzünden, zaten yeteri kadar azalmış olan çeşitlilik, GDO'nun tehdidi altındadır. Çünkü GDO'ların aktarılmış genleri, çevresindeki geleneksel yöntemlerle üretilen ürünlere de geçebilmektedir. Arılar, kuşlar, böcekler ve rüzgar gibi tozlaşmayı sağlayan etkenler, GDO'lu polenleri alıp komşu tarlalara taşıyabilmekte, komşu tarlaya bulaşan genler, oradaki üründe de genetik değişikliğe neden olabilmektedir. "Gen kaçışı" adı verilen bu bulaşma sonucunda yaşamın sürdürülebilirliği açısından çok büyük önem taşıyan bitkiler, giderek tek tipleşmekte, doğal çeşitlilik azalmaktadır.
Yararlı Böcekler Yok Oluyor
Zararlı böceklere karşı dayanıklı olmalarını sağlamak için bazı bitkilere aktarılan toksin (zehir) karakterli genler, o böcekleri yiyerek beslenen yararlı böcek türlerinin de yok olmasına neden olmaktadır. Toksin karakterli Bt (Bacillus thuringiensis) geni aktarılmış bir bitkiyi yiyen bir böcekle beslenen Uğur böceği (Gelin böceği) gibi yararlı böceklerin ölüm oranının arttığı ve gelişmelerinin geciktiği saptanmıştır (Hagedorn, 1998).
Toksin karakterli genlerin meydana getirdiği bir başka sorun ise toksinin etkili olduğu böcek türlerinin, bu toksine karşı dayanıklılık kazanmasıdır. ABD'de Bt genli pamuk ekili alanların bir kısmında, pamuk koza kurdunun etkili bir şekilde kontrol edilemediği gözlenmiştir (Alam, 1999).
Yabancı otlara dayanıklı genlerin aktarıldığı bitkiler, görünürde GDO'lu bu bitkiye yer açılmasını sağlasa da, diğer canlılar üzerinde öldürücü etki yapabilmektedir. Böylelikle gen aktarılmış bitkiler, diğer bir çok canlı türünün kaybına yol açabilmektedir.(Steinbrecher, 1996).

Yabani Otlarla Mücadele Zorlaşıyor
"Yabani otlara dayanıklılık" geni aktarılmış bir bitkinin değiştirilmiş genlerinin; rüzgar, kuş, arı gibi etkenlerle başka bitkilere bulaşması sonucunda bu geni alan yabani otlar savaşılması güç bir şekilde çoğalmaktadır.
Ayrıca yabani ot ilacına dayanıklı genler aktarılmış bir ürünün yetiştiği tarlaya, ertesi yıl farklı bir ürün ekildiğinde, tarlada kalan geçmiş yılın ürünü yeni ürün için yabani ot olmaktadır. Ancak eski ürün yabani ot ilaçlarına dayanıklı olduğundan onunla mücadele etmek de imkansızlaşmaktadır. Bu durum, çiftçiyi toprakları verimsizleştiren tek tip ürün yetiştirmeye ya da ilaç kullanmaya mecbur bırakmaktadır. Bu da genetik çeşitlilik açısından önemli bir tehdit oluşturmaktadır. Yabani otlara doğru "gen kaçışı"nın kolza ve pancarda belirginleşmesi, Fransa Tarımsal Araştırmalar Ulusal Enstitüsü'nün(INRA), yabani otlara dayanıklı tüm kolza varyetelerini stoklarından çıkarmasına neden olmuştur.

Antibiyotiklere Karşı Direnç
Genetiği değiştirilmiş ürünlerin, üretimi sırasında belirteç gen olarak kullanılan antibiyotik direnç genlerinin en büyük tehlikesi, ortamda bulunan bakteriler aracılığıyla yayılması. Bakteriler arasında doğal yollarla gen alışverişi yapıldığı bilinmektedir. Antibiyotik direnç genlerinin hastalık yapan mikroorganizmalara geçişi, bu bakterilerin neden olduğu enfeksiyonların kontrol altına alınmasını güçleştirmektedir. Bu tür ürünleri tüketen canlının sindirim sisteminde bulunan bakterilerin, o ürünün yapısında bulunan antibiyotik direnç genini alması mümkün olmaktadır.
Sağlıksız Hayvanlar Ve Hayvansal Ürünler
Diğer gen aktarılmış ürünlerin yanı sıra, süt verimini artırmak için kullanılan RSBH (Rekombinant Sığır Büyüme Hormonu) uygulanan sığırlardan elde edilen sütün, uzun vadedeki etkileri bilinmemektedir. Ancak araştırmalar, RSBH uygulanan ineklerden elde edilen sütün, düşük kaliteli ve protein içeriğinin doğal süte oranla az olduğunu göstermektedir. Bu sütler, daha fazla bakteri içerdiği için daha çabuk bozulmaktadır.
RSBH uygulanan ineklerde, meme enfeksiyonları, yumurtalıklarda kist gelişimi, rahim ve sindirim sistemi ile ilgili bozukluklar daha sık görülmektedir. Bununla bağlantılı olarak hayvanlarda gebelik oranı düşmekte, antibiyotik kullanma sıklığı artmaktadır.
Bilim insanları, ayrıca iki tür potansiyel tehlikeye de dikkat çekiyor; durgun virüslerin yeniden harekete geçmesi ve virüsler arasında yeni bulaşıcı diziler oluşturabilecek kombinasyonlar. Virüs DNA'sının fare genomuna yerleştiği ve hamile farelere yedirilen virüs DNA'sının, yeni doğmuş yavruların hücrelerine geçtiği ise kanıtlanmış durumdadır.
Alınan kaynak:www.yaklasansaat.com